8 Aralık 2014 Pazartesi

Gulyabani - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Muhsine anası babası ölmüş gariban bi kızdır. Bi adamla evlenmiştir ancak adam da hayırsız çıkınca koca evinden kaçar. Annesinin dostu Ayşe Hanım ise Muhsine'ye, uzak bir köşkte hizmetçilik yapması için öneride bulunur ki hem parası da iyidir. Köşkte yatıp kalkacak yiyip içecektir, daha ne olsundur? Muhsine bu teklifi kabul eder ve Ayşe Hanım ile beraber allahın unuttuğu bir yerdeki köşke doğru yola çıkarlar (kitapta İstanbul'un uzak bir köşesi denmiş köşkün olduğu yere ama eminim bugün gidip baksan yerinde rezinans inşaatı bulursun). Neyse... Muhsinecik iş bulduğuna sevinmiştir sevinmesine ama gel gör ki köşkün de perili diye adı çıkmıştır. Üstüne üstlük bir de arada bir görülen devasa gulyabani dehşeti söz konusudur. Evin hizmetçileri ve kahyası yeterince tuhaf değilmiş gibi hanımı da tüm bu manyaklıklar arasında kafayı yemiştir. Muhsine ise eve adım atar atmaz, cinlerden perilerden korunmak için kendisine belli tekerlemeler ezberletilir ve gece bir saatten sonra küçük su dökmeye dahi odasından çıkmaması söylenir. Muhsine önce pek inanmasa da, evde kaldığı ilk gece yaşadıkları balatayı sıyırtacak cinstendir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, odasındaki dolabın içinden Hasan adında bir peri çıkıp gelir, Muhsine de Hasan'a aşık olur :) Olaylar gelişir...


Roman, hurafelerin insanın hayatını nasıl etkilediği konusunda yazılmış klasik bir Hüseyin Rahmi eseri. Yazarın alaycı tavrı ve bağnaz düşüncelerin insanı nasıl da etkilediği ve uyuşturduğu konusunda da eleştirel bir tutum sergilemiş. Kitap birçok yerde de gülümsetiyor, özellikle Muhsine'nin söylediği -sözümona cinlerden korunmak için- tekerlemelerin saçmalığı gerçekten birşeylere körü körüne inanmanın insanı ne kadar saçmalama boyutuna getirebileceği konusunda düşündürüyor.


Kitabın Everest Yayınları'ndan çıkmış bir de çizgiromanı var. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder