20 Ocak 2015 Salı

Hataraku Maou-sama

Maou-sama Şeytan Kralı Satan'dır ve paralel bir evrendeki Ente İsle adındaki başka bir dünyada istilaya başlamıştır. Ancak karşılarına Kahraman adı verilen bir kişi çıkar ve Maou Satan ve ordusunu büyük ölçüde geri püskürtür. Kuyruğu sıkışan Maou Satan, baş kumandanı Alsiel ile beraber bir geçit açarak günümüz Tokyo'suna gelirler. Burada güç toplayıp Ente İsle'deki savaşlarına devam etmek niyetindedirler ancak işler istedikleri gibi gitmez. Çünkü Tokyo'da, 20 yaşında tıfıl bedenleri ve olmayan güçleri ile vücuda gelmişlerdir ve eski heybetli hallerinden eser yoktur. Üstelik Kahraman da peşlerindedir. Çareyi yarı zamanlı işlerde çalışıp, ekmeklerinin peşine düşmekte bulurlar. Koskoca Şeytan Kralı'nı hayat gailesi sarmıştır.


Hataraku Maou-sama, sevimli karakterleri ve eğlenceli konusu ile güzel bi anime serisi. Mangası da hala devam ettiği için 2015 içinde 2. sezonu bekleniyormuş, umarım çıkar. Ente İsle'de havalarından yanına varılmayan kişilerin Dünya'da nasıl komik hallere düştükleri anlatılırken eğleniyor ve 13 bölümü bir solukta bitiriyorsunuz.

Karakterler :

Koskoca Maou-sama oğlan çocuğuna dönüştü

Koskoca Maou Satan!!

General Alsiel kendi halinde bi adam oldu

Emi olarak bildikleri kız, Kahraman'dan başkası değil
Çocuk ruhlu Lucifer

Suikastçi

Rakip lokantanın müdürü çatlak

Maou'ya aşık olan Chi-chan. Tam dayaklık!

12 Ocak 2015 Pazartesi

Tokyo Ghoul

Tokyo'da uzun zamandır, özellikle bazı bölgelerde yoğunlukta olmak üzere insanlar katledilmektedir. Bu cinayetleri insan eti ile beslenen ve "ghoul" adı verilen yaratıkların yaptıkları bilinmektedir ve emniyet teşkilatının da bu ghoulları yakalamak için özel timi bile vardır. Öte yandan ghoullar insan görünümlüdürler, tek farkları acıktıkları zaman insan eti yemek durumunda olmalarıdır. İnsanlara özel yiyecekler midelerini bulandırmaktadır, sadece kahve içtiklerinde bu sıkıntıya maruz kalmazlar ( ee bir kahvenin kırk yıl hatırı malum ). Kaneki ise normal bir üniversite öğrencisi iken bir kaza geçirir ve kendisine organ nakli yapılır. Ancak kendisine takılan organ bir ghoula aittir ve Kaneki yarı insan yarı ghoul olarak yaşamına devam etmek durumunda kalır. Bu hali ile ne insanların ne de ghoulların yanına sığmaktadır. Her iki tarafın da kendilerine göre yaşamak için haklı sebepleri olduğunu farkeden Kaneki iki cephe arasında orta yolu bulmaya çalışır.


12 bölümlük kanlı bir seri olan Tokyo Ghoul'un mangası daha da kan-vahşet içeriyormuş sanırım. 2. sezonu 2015 Ocak ayında çıkan Tokyo Ghoul, korkunçlu anime seven insanların tercih edeceği bir seri.

Bu da 2. Sezon görseli:

Sesler - Arnaldur Indridason

Noel arifesinde, İzlanda'da büyük bir otelin kapıcısı, otelde kaldığı odasında cinayete kurban gider. Cinayet masası dedektifi Erlendur, bunun öylesine bir cinayet olmadığını, çetrefilli bir durum olduğunu anlar. Ceset yarı çıplaktır, üzerinde noel baba kıyafeti vardır ve birçok bıçak darbesi almıştır. Herkesin kendi halinde bir otel kapısı sandığı maktul Gulli'nin geçmişi ise şaşırtıcı sırlarla doludur.


Sesler, son ana kadar merak ve heyecanı diri tutan bir polisiye roman. İzlanda edebiyatına dair de okuduğum ilk eser. Ben çok beğendim, polisiye sevenlere tavsiye ederim.

Sil Baştan - Ken Grimmwood

43 yaşındaki Jeff Winston, 1988 yılında aniden ölür ve 1963 senesinde, üniversitedeki yurt odasında tekrar uyanır. Hayatının bir kısmını tekrar yaşama şansı elde eden Jeff ilk olarak tabii ki bahis oynamaya başlar. Ancak Jeff 1988'e geldiğinde tekrar ölür ve 1963'te tekrar uyanır. Aynı hayatı tekrar tekrar yaşamak artık sıkıntı verdiğinde, aslında yalnız olmadığını farkeder. Onun gibi başkaları da vardır...


Kitap oldukça akıcı ilerliyor, ben kısa sürede bitirdim. Hatta oldukça beğendiğim için yazarın diğer kitaplarını da almayı düşünüyorum. Filmi çekilesi bir roman olmuş. :)

Yarım Dünya - Hiromi Goto

Melanie Tamaki diğer çocular tarafından sürekli itip kakılan, tombul ve annesi ile beraber fakir bir hayat süren bir kız çocuğudur. Bir gün annesi kaçırılır ve Melanie'ye de bir not bırakılır. Annesi, Yarım Dünya adı verilen, bu dünya ile öteki dünya arasında kalan, arafımsı bi yerde tutsaktır. Melanie'nin yapması gereken, Yarım Dünya'ya bir şekilde gidip annesini kurtarmaktır. Bu onu tehlikeli bir serüvene sürükler...


Yarım Dünya, Neil Gaiman'ın tarzına yakın bir roman olduğu için ve ben de Neil Gaiman'ı sevdiğim için severek okuduğum bir kitap oldu. Biraz Stephen King'in Tılsım adlı kitabını da hatılatmadı değil. Çevirisi güzel yapılmış herhalde ki çabuk okunan bir kitap olmuş.

Marslı - Andy Weir

Mark Watney, öldüğü gerekçesi ile mürettebatı tarafından Mars yüzeyinde terk edilir. Kendisine geldiğinde Mars'ın yüzeyinde tek başına bir astronot olarak, kızıl gezegenin tek nüfusunu oluşturan kişi olduğunu farkeder. Bundan sonra yapması gereken şey, kurtarılana kadar (ki yıllar sürebilir) yapabildiği kadar hayatta kalmaktır. Elinde birkaç görev ekipmanı ve idareli kullanırsa en fazla 1 yıl yetecek yiyecekten başka bir şey yoktur. İletişim aracı bozulmuştur ve dünya ile irtibatı olmadığı için durumu umutsuzdur. Ancak komik, eğlenceli, optimist olduğu kadar zeki bir adam da olan Mark Watney, hayatta kalmak için sınırları zorlamayı kafasına koyar. Mücadele etmeden ölmeyecektir...


Marslı, bu kadar gergin ve ciddi bir ortamda bile eğlenmeyi ihmal etmeyen, komik bi astronotun romanı aslında. Kitabı okurken birçok kez kahkaha attım. Korkunç umutsuz bir durumda bile umudunu kaybetmeyen, her şeyden önce mücadele eden bir adamın öyküsü... Bu sene Ridley Scott yönetmenliğinde film olacak olan romanın baş kahramanı Mark Watney'i de Matt Damon oynayacakmış. İşin tuhafı ise kitabı okurken hep kendisini hayal etmiş olmam ve sonradan bu gerçeği öğrenmem oldu. Vizyona girdiği an ilk seyircilerden biri sanırım ben olacağım. :)))

2 Ocak 2015 Cuma

Kuroshitsuji

Ciel Phantomhive, İngiltere'nin önde gelen ailelerinden Phantomhive'lerin oğludur ve malikanelerindeki bir yangın neticesinde, anne ve babasının ölümünden sonra aniden ortadan kaybolur. 2 sene sonra geri döndüğünde ise yanında her dediğini yapan, esrarengiz bir kahya vardır. Sebastian Michaelis adındaki bu kahya ile beraber Ciel, Kraliçe Viktoria'nın da emriyle esrarengiz cinayet, olay vb. şeyleri çözmeye başlarlar. İşin aslı ailesinin öldürülüşünün kini ile dolu olan Ciel, kaybolduğu bu iki sene içerisinde şeytan ile anlaşma yapmıştır ve kahyası Sebastian da şeytanın ta kendisinden başka biri değildir...




Birkaç sezondan oluşan Kuroshitsuji'nin ilk sezonu bu. Diğerlerine ayrı başlık açmayı düşünüyorum. Malikanenin çalışanları olsun, manyak şinigami Grell olsun, çatlak mezarcı olsun... Karakterlerin hepsi ayrı komedi ama Sebastian yok mu Sebastian... O işte aşık olunası... Gotik, mistik, epik, komik... İzlemeyen kalmasın!!!

Ciel Phantomhive ve şeytan mühürlü gözü

Sebastian Michaelis.. Kahyanın dibi!
Evin diğer çalışanları
Şinigami Grell

Mezarcı the chatlak

Ciel'in dayaklık nişanlısı



Danna ga nani wo itteiru ka wakaranai ken

Tsunashi Kaoru ve Tsunashi Hajime ikilisi yeni evli bir çifttir. Kaoru fosur fosur sigara içen, içkiyi seven ve oldukça yoğun çalışan bir kız iken, kocası Hajime'nin tüm yaptığı ise evde oyun oynamak ve anime izlemektir. Yine de geçinip giderler. Bu animede ise, bu ikilinin günlük hayattaki sıradan halleri sevimli bir diller anlatılmakta.


İkilimiz, özellikle de koca oldukça sıradışı ve komik. Evden hiç çıkmayan, arkadaşı da olmayan, sevdiği anime bitince ağlayan ve bu konuda karısına "ne diyo lan bu değişik" hissi veren bi adam... Kız ise evi geçindiren kişi. Etraflarındaki tipler de sevimli ve komik resmedilmiş. Romantizm algısına başka bir pencereden bakan bir yapım olmuş ve beni epey bi eğlendirdi.

Adının türkçe çevirisi "Kocamın ne dediğini anlamıyorum" olan bu anime, 3:30 dakikalık bölümlerden oluşuyor ve 2014 çıkışlı. İlk sezonu 13 bölüm ama 2015'te devamı gelecekmiş. Biraz 1 Kadın 1 Erkek'i hatırlattı bana. Uzun lafın kısası, çok sevdim, ikinci sezonu bekler oldum. :)))

Kaoru

Hajime

Sevimli çiftimiz :)

Beyoğlu Rapsodisi - Ahmet Ümit

Selim, Kenan ve Nihat, Beyoğlu'nda doğmuş, büyümüş hatta işlerini bile burada kurmuş üç çok iyi arkadaştır. Her şey bir gün Kenan'ın fotoğraf sergisi açmaya karar vermesi ile başlar. Beyoğlu'nda işlenen cinayetleri konu alan bi sergi açmaya karar veren Kenan, gerçek cinayet resimlerini emniyetteki bir tanıdık vasıtası ile ele geçirir ve bunların stüdyoda benzerlerini canlandırarak çekmeye başlar. Ancak bu çalışmalar sırasında iki cinayet arasında bağlantı olduğunu farkeden Kenan, bu iki cinayet arasındaki bağı çözmek için Selim ile Nihat'ı da yanına alarak tehlikeli işlere girişir.



Ahmet Ümit'in bu romanı beni biraz şaşırttı çünkü ilk 300 sayfa cinayet adına hiçbir şey yoktu. Beyoğlu ile ilgili bilgileri de harmanlayarak, Selim'in ağzından, bu üç arkadaşın dostlukları üzerine bilgilere yer verilmiş genelde. Ne olduysa 300 sayfadan sonra oldu, kitabın sonu beni şok etti ve acaip süpriz bir biçimde bitti. Yine bir Ahmet Ümit romanı okurken sıkılmadım kısacası... :)))

1 Ocak 2015 Perşembe

Gökkuşağını Yakalamak - Kathleen Long

Bernadatte Murphy babasının ölümünün üzerine kocası tarafından da terkedilerek şu hayatta dibi görür. Köpeği ile yalnız kalan Bernie'ye, babası tarafından hayatın anlamına dair şifreli bir defter bırakılır. Çözemeye çalıştığı her şifreli cümle, Bernie için yeni bir umut ile olmakla beraber, hayatını tekrar şekillendirmesi konusunda da yol gösterici olur.


Klasik terkedilme sonrası depresyonu ile ilgili bir kitap. Tabii eğlenceli noktaları ve belli bir sürükleyiciliği de var ama bu türde okuduğum en iyi kitaplardan biri diyemeyeceğim. Yazın şezlongda falan iyi gider yalnız, o var... Sonrasında unutulur, bi zaman sonra elinize geçtiğinde, "ya sahi bu kitapta mevzu neydi" diye düşünürsünüz... Öyle bi kitap işte.

Tesla'nın Kutusu - Samantha Hunt

Oda hizmetçisi Luisa ile Nikola Tesla'nın yolu New Yorker Oteli'nde kesişir. Babası da bir mucit olan Luisa, Tesla'nın yaptıkları ile yakından ilgilenmektedir. Üstelik Luisa'nın babasının çok yakın bir arkadaşı da yıllar süren kayboluşunun neticesinde geri döner ve zaman makinasını icat ettiğini iddia eder. Olaylar hem Luisa'nın hem de Tesla'nın hikayesi ile harmanlanarak anlatılır.


Bu kitapta açıkçası Tesla'nın icatlarina ve hayatına dair daha çok şey bulacağımı düşünüyordum ama basit bi kurgudan öteye gidememiş bana göre. Zaten konu da Tesla'dan çok, Luisa adlı kızın etrafında dönüyor. Bitirdikten sonra "ee yani noldu ki şimdi" dediğim bi kitap oldu doğruyu söylemek gerekirse. Çok da beğendiğimi, beni alıp götüren bi roman olduğunu söylersem yalan söylemiş olurum. Zaman zaman da sıkıcıydı.