Arkeologlar Hititli saray yazmanı Patasana'nın yazıtlarını bulurlar. Bunlar resmi olmayan tarihin ilk belgeleridir. Kitapta arkeologlar arasında bir cinayet işlenmekte ve yazıtlarda yazan şeyler ile cinayet soruşturması paralel gitmekte.
Üniversite döneminde okuduğum ilk Ahmet Ümit romanı, üzerinden nerden baksanız 13-14 sene geçmiş. Ondan sonra Ahmet Ümit kitaplarını elimden bırakamaz oldum zaten. Kitap bir günümüze, bir de tabletlerin yazıldığı zamana dönüyor. Mistik ve gizemli tabletlerin ışığında, işlenen cinayetin harmanlanışı müthiş. Şahsım adına halen Ahmet Ümit'in en iyi kitabıdır Patasana.
27 Kasım 2014 Perşembe
Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü - Aimee Bender
Rose'un hayatı bir sabah aniden değişir. Annesinin yaptığı limonlu pastayı tatmasıyla, annesinin o pastayı yaparken hangi duygulara sahip olduğunu anlamıştır. Bundan sonra yediği her yemek Rose için işkence olur çünkü yemeği yapan kişilerin acı, hüzün, aşk, korku vb. birçok duygusu ve düşündükleri kendisine yansımaktadır. Daha sonra abisi ve babasında da benzer özelliklerin olduğunu farkeder.
Marmaris tatilimde şezlongda okuyup bitirdiğim bi kitaptı bu. Ve sanki devamı gelecekmiş gibi de bitti. Olaylar biraz yarım kalmıştı sanki. Belki yazar devamını yazmayı düşünüyordur bilemiyorum... Henüz çıkmış bi devam kitabı yok.
Marmaris tatilimde şezlongda okuyup bitirdiğim bi kitaptı bu. Ve sanki devamı gelecekmiş gibi de bitti. Olaylar biraz yarım kalmıştı sanki. Belki yazar devamını yazmayı düşünüyordur bilemiyorum... Henüz çıkmış bi devam kitabı yok.
24 Kasım 2014 Pazartesi
Diabolik Lovers
Kızımız Yui, babasının işi dolayısıyla normal okuduğu okuldan ayrılır ve yine babasının isteği üzerine, sanırım da özel bir eğitim görme ayağına 6 vampir erkek kardeşin yanında yaşamaya başlar. Tuhaf rüyalar ve paranormal olaylar gören Yui, bir yandan da bu psikopat vampir kardeşlerle uğraşmaya başlar. Yui'nin geçmişinde ise bir sır gizlidir.
Bana göre sırf kızlar için, kurgusu oldukça zayıf öyle yalap şap bi anime olmuş bu. Yani izledim ama çok bi keyif aldın mı derseniz almadım, çok fazla ergen işi geldi. Buna benzer, kurgu anlamında daha iyi animeler var.
Bana göre sırf kızlar için, kurgusu oldukça zayıf öyle yalap şap bi anime olmuş bu. Yani izledim ama çok bi keyif aldın mı derseniz almadım, çok fazla ergen işi geldi. Buna benzer, kurgu anlamında daha iyi animeler var.
Karanlığın Sol Eli - Ursula K. Le Guin
Kitap Kış (Gethen) adlı bir gezegende geçmektedir. Devamlı sert kışların hakim olduğu bu gezegende herkes çift cinsiyetli yani androjendir. Üreme dönemlerinde hormonlarına göre kadın veya erkek olmaktadırlar. Bu yüzden bu gezegende cinsiyetten doğan statü farkları mevcut değildir. Bir gün Ekumen adı verilen gezegenler birliğinden erkek bir elçi gelir. Bu elçinin gelişi ile cinsiyet diye bir şeyin varlığından haberdar olan Kış haklı, bu birliğe katılma fikri ile dahi bir takım fikir ayrılıklarının eşiğine gelir. Elçi ise bu cinsiyetsiz dünyada kaldığı seneler boyunca fikir olarak oldukça değişim gösterir.
Okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyenlerden biri ve hayal gücü ile kurgusuna da hayran bırakıyor. Felsefik, politik bir çok soru soruyor, cevap veriyor... Her anlamda bir başyapıt bana göre.
Ve yazar soruyor : " Bir çocuk doğduğunda, onun hakkında ilk sorduğumuz şey nedir?"
Okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyenlerden biri ve hayal gücü ile kurgusuna da hayran bırakıyor. Felsefik, politik bir çok soru soruyor, cevap veriyor... Her anlamda bir başyapıt bana göre.
Ve yazar soruyor : " Bir çocuk doğduğunda, onun hakkında ilk sorduğumuz şey nedir?"
23 Kasım 2014 Pazar
Haikyuu!!
Hinata Shoyou çok küçük bir çocukken, televizyonda Karasuna Lisesi'nin ulusal finallerdeki maçını görür. Sahanın yıldızı ise ufaklık adı verilen kısa boylu bir oyuncudur. Kendisi de ufak tefek olan Hinata, bu kısa boylu oyuncuyu kendisine rol model alır. İleride onun gibi olmak istemektedir.
Hinata, ortaokul döneminde voleybol takımı oldukça zayıf bir okulda okur. Tüm imkansızlıklara rağmen turnuvaya katılırlar. Ancak karşılarına daha ilk maçta Sahanın Kralı lakaplı Kageyama Tobio'nun takımı çıkar. Korkunç bir şekilde yenilirler. Ancak Hinata yenilgiden çok Kageyama'nın ukala tavırlarına sinir olur ve maç çıkışı onun yüzüne karşı, bir dahaki sefere onu yeneceğini haykırır.
Liseye kayıt olunacağı zaman Hinata'nın tek bir tercihi vardır, o da çocukluğundan beri hayalini kurduğu Karasuno Lisesi'dir. Böylece iyi bir okulun voleybol takımında oynayacak ve Sahanın Kralı Kageyama'ya haddini bildirecektir. Okulun ilk günü voleybol kulübüne de kaydını yaptıran Hinata, kulüp aktivitesi için sahaya adımını attığı an orada tek bir kişi vardır. Baş düşmanı Kageyama da Karasuno Lisesi'ne kaydolmuştur ve birbirinden hiç hoşlanmayan bu ikili kendilerini birdenbire takım arkadaşı olarak bulurlar.
Haikyuu yüksek temposu, güzel arkadaşlıkları, neşesi ve çatışmalı karakterleri ile inanılmaz güzel bir spor animesi. Kageyama ile Hinata arasında nefretle başlayan dostluk ve güven duygusu anime ilerledikçe her karesinde hissediliyor. Mangası hala devam ettiği ve ilk sezon da az biraz yarım kaldığı için, ikinci sezonunu deli gibi bekliyorum diyebilirim. Durun daha Karasuna Takımı yeni ısınıyor!!! :)))
Hinata, ortaokul döneminde voleybol takımı oldukça zayıf bir okulda okur. Tüm imkansızlıklara rağmen turnuvaya katılırlar. Ancak karşılarına daha ilk maçta Sahanın Kralı lakaplı Kageyama Tobio'nun takımı çıkar. Korkunç bir şekilde yenilirler. Ancak Hinata yenilgiden çok Kageyama'nın ukala tavırlarına sinir olur ve maç çıkışı onun yüzüne karşı, bir dahaki sefere onu yeneceğini haykırır.
Liseye kayıt olunacağı zaman Hinata'nın tek bir tercihi vardır, o da çocukluğundan beri hayalini kurduğu Karasuno Lisesi'dir. Böylece iyi bir okulun voleybol takımında oynayacak ve Sahanın Kralı Kageyama'ya haddini bildirecektir. Okulun ilk günü voleybol kulübüne de kaydını yaptıran Hinata, kulüp aktivitesi için sahaya adımını attığı an orada tek bir kişi vardır. Baş düşmanı Kageyama da Karasuno Lisesi'ne kaydolmuştur ve birbirinden hiç hoşlanmayan bu ikili kendilerini birdenbire takım arkadaşı olarak bulurlar.
Vampire Knight
Cross akademisi, hem gece hem gündüz öğrenim veren bir akademidir. Sebebi ise gündüz okula okuyan normal öğrencilerin yanında, geceleri öğrenim gören bir de vampir öğrenciler olmasıdır. Yuuki ile Zero ise vampir öğrencilerin varlığından haberdar olan tek gündüz öğrencisidirler ve aynı zamanda görevleri de gündüz öğrencilerini gece öğrencilerinden korumak, çıkabilecek herhangi bir aksiliğe mani olmaktır.
Vampir öğrenciler arasında ise ast-üst ilişkisi hakimdir. Kuran Kaname adındaki safkan vampir hepsinden üstündür ve o ne derse o olmaktadır. Kuran Kaname'nin ise Yuuki'ye ilgisi bulunmaktadır, Zero ise bu durumdan hiç hoşnut değildir. Aşk üçgeni içinde kalan Yuuki ise kendisini bir dizi tehlikeli kişi ve olayın arasında bulur.
2 sezondan oluşan anime serisinin, 2. sezonu bittikten sonra da mangası devam ettiği için 3. sezonu gelecek denmekte. Bunun dışında bir solukta bitirdiğim shoujo animelerdendir. Biraz Twilight Serisi havası da var tabii ama sanırım manga serisi meşhur Twilight'tan çok önce başlamış. Olsa olsa Stephenie Meyer bundan esinlenmiştir yani ;)
Vampir öğrenciler arasında ise ast-üst ilişkisi hakimdir. Kuran Kaname adındaki safkan vampir hepsinden üstündür ve o ne derse o olmaktadır. Kuran Kaname'nin ise Yuuki'ye ilgisi bulunmaktadır, Zero ise bu durumdan hiç hoşnut değildir. Aşk üçgeni içinde kalan Yuuki ise kendisini bir dizi tehlikeli kişi ve olayın arasında bulur.
2 sezondan oluşan anime serisinin, 2. sezonu bittikten sonra da mangası devam ettiği için 3. sezonu gelecek denmekte. Bunun dışında bir solukta bitirdiğim shoujo animelerdendir. Biraz Twilight Serisi havası da var tabii ama sanırım manga serisi meşhur Twilight'tan çok önce başlamış. Olsa olsa Stephenie Meyer bundan esinlenmiştir yani ;)
22 Kasım 2014 Cumartesi
Kiralık Nişanlı - Amanda Quick
Amcasının cinayetini çözmek isteyen St. Merryn Kontu Arthur, sosyetenin ünlü bekarıdır ve peşinde birçok hatun dolaşmaktadır. Etrafındaki kadınlardan illallah getiren Kont, balolarda, partilerde kendisine eşli edecek kiralık bir nişanlı tutarak, sosyetik çevrelere nişanını ilan eder. Bu cinayet davası yüzünden üzerine odaklanmış gözleri bir nebze olsun uzaklaştıracak bir hamledir. Kiralık nişanlı Elenora ise rolünü oynarken, bir yandan da kontun aile sırlarının içerisinde bulur kendini. Cinayet araştırmalarının içinde artık Elenora da vardır.
Esprili, eğlenceli ve tempolu bir kitaptı bu. Bu tarz kitaplar arasında en beğendiğim birkaçından biri diyebilirim.
Esprili, eğlenceli ve tempolu bir kitaptı bu. Bu tarz kitaplar arasında en beğendiğim birkaçından biri diyebilirim.
Gece Sirki - Erin Morgenstern
Sadece gün batımından şafağa ortaya çıkan, siyah ve grilerden oluşan bir sirktir gece sirki. Hangi kasabaya, ne zaman geleceği belli değildir, birden ortaya çıkar, gelişini bile görmezsiniz.
Celia ve Marco ise küçük yaşlardan beri eğitilen iki büyücüdür ve zamanı geldiğinde karşı karşıya geleceklerdir. Bu müsabakadan da sadece biri sağ çıkacaktır. Peki araya aşk girerse ne olur?
Gece Sirki, gerçeklik ile büyülü dünya arasında gezen güzel bir roman. Yakında Hollywood tarafından filmi de yapılacak deniyor. Bekleyelim bakalım...
Celia ve Marco ise küçük yaşlardan beri eğitilen iki büyücüdür ve zamanı geldiğinde karşı karşıya geleceklerdir. Bu müsabakadan da sadece biri sağ çıkacaktır. Peki araya aşk girerse ne olur?
Gece Sirki, gerçeklik ile büyülü dünya arasında gezen güzel bir roman. Yakında Hollywood tarafından filmi de yapılacak deniyor. Bekleyelim bakalım...
21 Kasım 2014 Cuma
Shingeki no Kyojin (Attack on Titan)
İnsanlar şu koskoca dünyada, ufacık bir yerde, 50 metrelik yüksek duvarların içerisinde oluşturulmuş şehirlerde yaşamaya mahkum hale gelmiştir. Bunun nedeni ise dünyanın geri kalanında yaşayan devlerdir. Devler insan yemektedirler hatta insandan başka hiçbir canlıya el sürmezler. Zeki değillerdir ve içgüdülerine göre hareket ederler. Cinsel organları yoktur ve nasıl üredikleri bilinmemektedir. Sadece enselerine verilecek bir darbe ile ölebiliyorlardır, aksi taktirde nereleri hasar görürse görsün hızlı bir biçimde yenilenebilmektedir.
Devler çeşitli boyutlardadır ancak hiçbiri insanların yaşadığı duvarları geçebilecek kadar değillerdir. Ta ki 60 metrelik mega dev ortaya çıkıp duvarı yıkana kadar... Yıkılan duvardan içeri giren devler, insanların yaşadığı ufacık bir alanı da istila etmeye başlarlar...
Shingeki no Kyojin'in ana kahramanı ise Eren Jaeger adında bir çocuk. Küçükken 60 metrelik devin duvarı yıkışına, devlerin içeri girişine ve annesini gözleri önünde yemelerine şahit olmuştur. Daha önceleri devlerle savaşan askeri birliğe katılma hayali olmasına rağmen, annesinin ölümünden sonra bu konuda kesin kararını verir. Tek bir dev kalmayana kadar hepsinin kökünü kazıyacağına kendi kendine yemin eder.
Eren ve arkadaşları Mikasa ile Armin askeri eğitime tabi olurlar ve devlerle savaşan orduya katılırlar. Ordu 3 kısımdan oluşmaktadır. Kralı koruyan birlik, iç güvenliği sağlayan birlik ve surların dışına çıkıp devlerle savaşan birlik. Eren ve arkadaşları surların dışına çıkıp devlerle savaşan Keşif Birliğinin askerlerine katılırlar. Ancak devlerle savaşmak o kadar da kolay bi iş değildir...
Hajime İsayama'nın çok satan mangasından uyarlanan anime, oldukça değişik animasyon tekniği, müthiş müzikleri ve alabildiğine depresif havası ile 2013 yılının en çok ses getiren animesi oldu. İlk sezonu 25 bölümden oluşuyor ve aylık yayınlanan mangası halen devam ediyor. 2015 senesinde iki adet live action filmi de çıkacak ki bence batıracaklar o filmlerde ya neyse... İkinci sezonu en çok beklenen animelerden birisi Shingeki no Kyojin.
Animede her karakter ayrı güzel diyebilirim. Baş karakter Eren müthiş gaz bi adam, Mikasa soğukkanlı ve kusursuz, Armin fiziki olarak zayıf olsa da kafası çok iyi çalışıyor. Atarlı arkadaş Jean, dağ gibi sarışın güçlü Reiner, patates aşkına dünyaları deviren Sasha, sempatik Marco, sessiz ama yetenekli Berthold, elinden çok çenesi işleyen Connie, soğuk ama güçlü kadın Annie, pervasız Ymir ve güzelliği dillere destan Krista ekibin diğer elemanları. Bir de Yüzbaşı Levi var ki, kendisi benim ve birçok kişinin favori karakteri.
Epik bir hikaye izlemek istiyorsanız, komik suratlar ve kawaiilikler size göre değilse, biraz da ürkeyim diyorsanız ve şaşırmaya da hazırsanız, buyrun izleyin diyorum. Animeseverlerin yüzde 90'ı gibi ben de şiddet ve hiddet ile tavsiye ediyorum (izlemeyen kaldıysa tabii). :)))
Devler çeşitli boyutlardadır ancak hiçbiri insanların yaşadığı duvarları geçebilecek kadar değillerdir. Ta ki 60 metrelik mega dev ortaya çıkıp duvarı yıkana kadar... Yıkılan duvardan içeri giren devler, insanların yaşadığı ufacık bir alanı da istila etmeye başlarlar...
Shingeki no Kyojin'in ana kahramanı ise Eren Jaeger adında bir çocuk. Küçükken 60 metrelik devin duvarı yıkışına, devlerin içeri girişine ve annesini gözleri önünde yemelerine şahit olmuştur. Daha önceleri devlerle savaşan askeri birliğe katılma hayali olmasına rağmen, annesinin ölümünden sonra bu konuda kesin kararını verir. Tek bir dev kalmayana kadar hepsinin kökünü kazıyacağına kendi kendine yemin eder.
![]() |
Eren Jaeger |
Eren ve arkadaşları Mikasa ile Armin askeri eğitime tabi olurlar ve devlerle savaşan orduya katılırlar. Ordu 3 kısımdan oluşmaktadır. Kralı koruyan birlik, iç güvenliği sağlayan birlik ve surların dışına çıkıp devlerle savaşan birlik. Eren ve arkadaşları surların dışına çıkıp devlerle savaşan Keşif Birliğinin askerlerine katılırlar. Ancak devlerle savaşmak o kadar da kolay bi iş değildir...
![]() |
Askeri birlikler |
![]() |
Keşif Birliği - Özgürlüğün Kanatları |
Hajime İsayama'nın çok satan mangasından uyarlanan anime, oldukça değişik animasyon tekniği, müthiş müzikleri ve alabildiğine depresif havası ile 2013 yılının en çok ses getiren animesi oldu. İlk sezonu 25 bölümden oluşuyor ve aylık yayınlanan mangası halen devam ediyor. 2015 senesinde iki adet live action filmi de çıkacak ki bence batıracaklar o filmlerde ya neyse... İkinci sezonu en çok beklenen animelerden birisi Shingeki no Kyojin.
Animede her karakter ayrı güzel diyebilirim. Baş karakter Eren müthiş gaz bi adam, Mikasa soğukkanlı ve kusursuz, Armin fiziki olarak zayıf olsa da kafası çok iyi çalışıyor. Atarlı arkadaş Jean, dağ gibi sarışın güçlü Reiner, patates aşkına dünyaları deviren Sasha, sempatik Marco, sessiz ama yetenekli Berthold, elinden çok çenesi işleyen Connie, soğuk ama güçlü kadın Annie, pervasız Ymir ve güzelliği dillere destan Krista ekibin diğer elemanları. Bir de Yüzbaşı Levi var ki, kendisi benim ve birçok kişinin favori karakteri.
![]() |
Ekip |
![]() |
Eren ve Mega Titan |
![]() |
Ce-eeee |
![]() |
Tapu kadastro memuru dev |
![]() |
Yüzbaşı Levi (Levi heichou) |
Kaichou wa Maid-sama
Misaki Ayuzawa erkek öğrencilerin çoğunlukta olduğu bir okulun, sert ve despot öğrenci konseyi başkanıdır. Erkekleri yola getirmenin yolunun onlar gibi olmaktan geçtiğine inanan Misaki, başkanlığını layık-ı veçhile yerine getirmesi için ister istemez erkek Fatma'ya bağlamıştır biraz. Ancak Misaki'nin kimsenin bilmediği bir durumu vardır; okuldan arta kalan zamanında bir maid cafede cicili bicili kıyafetler eşliğinde garsonluk yapmaktadır. Okulun en popüler çocuğu olan Usui, bir gün Misaki'nin bu durumuna şahit olur. Usui'nin maid-cafede garsonluk yaptığını herkese ispiyonlamasından korkan Misaki, her gün cafeye gelerek dört dörtlük hizmet bekleyen Usui'nin suyuna gitmek zorundadır.
Birçok animesever tarafından delicesine sevilen bir seri Kaichou wa Maid-sama... 2010 yapımı ve 27 bölümden oluşuyor. Shoujo animelerde genelde kızlar erkeklerin peşinden epey bi sürünür ama burada popüler çocuğumuz Usui, Misaki'nin aşkını elde etmek için oldukça uğraşıyor. Komedisi güzel de bir seri olmuş, yan karakterler renkli. Ben Misaki'nin devamlı indirim kuponları toplayarak eve yiyecek alışverişi yapan kardeşine bayılmıştım mesela. :)
Birçok animesever tarafından delicesine sevilen bir seri Kaichou wa Maid-sama... 2010 yapımı ve 27 bölümden oluşuyor. Shoujo animelerde genelde kızlar erkeklerin peşinden epey bi sürünür ama burada popüler çocuğumuz Usui, Misaki'nin aşkını elde etmek için oldukça uğraşıyor. Komedisi güzel de bir seri olmuş, yan karakterler renkli. Ben Misaki'nin devamlı indirim kuponları toplayarak eve yiyecek alışverişi yapan kardeşine bayılmıştım mesela. :)
20 Kasım 2014 Perşembe
Kamisama Hajimemashita
Momozonu Nanami tam bir it, kopuk ve hergele olan babası ile yaşamaktadır. Beş para etmez babası, etrafa o kadar borç yapmıştır ki, icra memurları ellerinde ne varsa alır ve zavallı Nanami elinde valizi ile kendisini parkta bulur. Babası ise zaten kayıplara karışmıştır. Parkta köpekten korkan bir adama yardım eder. Bunun karşılığında adam ona uzun bir seyahate çıkacağını, bu sürede onun evinde kalabileceğini söyler. Nanami tedirgin olsa da, sokakta yatmaktan yeğdir diyerek teklifi kabul eder. Ancak adamın verdiği adrese gittiğinde, ev yerine metruk bir tapınak bulur. Bu korkunç görünümlü, perilimsi tapınakta kalmak ürkütücü olsa da, tapınakta yatmak durumunda kalır. Ancak işin içinde başka bir iş vardır ki, parktaki adam bu tapınağın görevinden istifa etmiş tanrısıdır ve tanrılık görevini Nanami'ye devretmiştir. Tapınağın kutsal hizmetkarı ise tilki insan Tomoe'dir. Tomoe, hakir gördüğü bu kıza hizmetkarlık etmekten nefret ederken, tanrılık görevine acemice soyunmuş olan Nanami ise Tomoe'ye aşık olur.
İkinci sezonunu 2 senedir dört gözle bekleyen bendeniz, serinin 2014-2015 kış sezonu animeleri arasında duyurulması ile neşe ile doldum efenim. İnanılmaz eğlenceli ve romantik seriyi herkeslere tavsiye ediyorum. :) Ayrıca animenin açılış ve kapanış müzikleri de çok güzel olmuş.
İkinci sezonunu 2 senedir dört gözle bekleyen bendeniz, serinin 2014-2015 kış sezonu animeleri arasında duyurulması ile neşe ile doldum efenim. İnanılmaz eğlenceli ve romantik seriyi herkeslere tavsiye ediyorum. :) Ayrıca animenin açılış ve kapanış müzikleri de çok güzel olmuş.
Rüyanın Öte Yakası - Ursula K.Le Guin
George Orr bir gün gördüğü rüyaların gerçek hayatını etkilemekte olduğunu farkeder. Mesela rüyasında odasının duvarlarını pembeye boyadığını görmüş ise, ertesi gün uyandığında odasının duvarları pembedir (kitapta böyle bir şey yok, ben uydurdum örneklemek için :) ). Bu durum hayatını allak bullak ettiği için bir psikiyatra danışmaya karar verir ve yolu doktor William Haber ile kesişir. Önceleri George'a inanmayan doktor gerçeği farkettiğinde korkunç bir plan kurar. George'un rüyalarını kullanarak dünyayı değiştirecektir.
Okuduğumda inanılmaz beğendiğim ve etkisinden kurtulamadığım bir kitaptır bu. Yazarın başka kitaplarını da okudum ve Ursula Le Guin hayranlarına hak verdim, yazar müthiş! Kesinlikle filmi çekilesi bir kitap diye düşünmüştüm ki zaten televizyon için filmi çekilmiş. Şahsi fikrim Christopher Nolan'ın konuya el atıp, bu kitabın şahane bir vizyon filmini çekmesi. :)
Okuduğumda inanılmaz beğendiğim ve etkisinden kurtulamadığım bir kitaptır bu. Yazarın başka kitaplarını da okudum ve Ursula Le Guin hayranlarına hak verdim, yazar müthiş! Kesinlikle filmi çekilesi bir kitap diye düşünmüştüm ki zaten televizyon için filmi çekilmiş. Şahsi fikrim Christopher Nolan'ın konuya el atıp, bu kitabın şahane bir vizyon filmini çekmesi. :)
![]() |
Kitaptan uyarlanan TV filmi |
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan
Zebercet, İzmir'de garın oralarda bir yerlerde, Anayurt Oteli adında bir otelde çalışmaktadır. Günümüz tabiri ile resepsiyon görevlisidir aslında. Bir gece, gecikmeli Ankara treni ile adsız bir kadın gelip otelde bir gece konaklar. Zabercet'in hayatı bu kadının gelişinden sonra değişir. Bastırılmış duyguları bir bir açığa çıkar.
Kitapta Zebercet karakteri ciddi psikolojik sorunları, takıntıları olan, cinsel olarak da aç bir karakter. Kendi halinde sessiz sakin bir otel çalışanı iken, yaşadığı ruhsal değişim ve bu değişimin Zebercet'i adım adım sona sürükleyişi kitapta depresif bir hava ile anlatılmış.
Kitaptan uyarlanan, usta yönetmen Ömer Kavur'un yönetmenliğinde çekilen ve baş rolünde Macit Koper'in oynadığı bir de film bulunmakta.
Kitapta Zebercet karakteri ciddi psikolojik sorunları, takıntıları olan, cinsel olarak da aç bir karakter. Kendi halinde sessiz sakin bir otel çalışanı iken, yaşadığı ruhsal değişim ve bu değişimin Zebercet'i adım adım sona sürükleyişi kitapta depresif bir hava ile anlatılmış.
Kitaptan uyarlanan, usta yönetmen Ömer Kavur'un yönetmenliğinde çekilen ve baş rolünde Macit Koper'in oynadığı bir de film bulunmakta.
![]() |
filmin afişi |
B Gata H Kei
Okulun en güzel kızı olan Yamada'nın tek bir hayali vardır : Liseden mezun olana kadar 100 tane erkek ile yatmak! Bu her ne kadar hayali olsa da, daha önce hiç erkek arkadaşı olmamıştır ve bu konularda da az biraz çekingendir. Ancak bir yerden başlaması gerekmektedir. İlk etapta beraber olacağı kişinin kendisi gibi acemi olmasını istemektedir ve gözüne sınıfın kendi halinde bir elemanı olan, öyle çok yakışıklı bir çocuk da olmayan Konuda'yı kestirir. Zavallı Konuda, bu kadar güzel bir kızın nasıl olup da kendisine ilgi duyduğunu anlamaya çalışırken olaylar gelişir.
Manga serisi 2004-2011 yılları arasında yayınlanmış, animesi ise 2010 yapımı 12 bölümlük bir seri olan B Gata H Kei, inanılmaz komik ve eğlenceli. Direkt komedi olarak izleyin ve alabildiğine gülün diyorum. Dram yok, birbirinden manyak karakterler var. Serinin ikinci sezonunu bekleyen bir kitle var (ben de dahil) ama gelip gelmeyeceği belirsiz.
Manga serisi 2004-2011 yılları arasında yayınlanmış, animesi ise 2010 yapımı 12 bölümlük bir seri olan B Gata H Kei, inanılmaz komik ve eğlenceli. Direkt komedi olarak izleyin ve alabildiğine gülün diyorum. Dram yok, birbirinden manyak karakterler var. Serinin ikinci sezonunu bekleyen bir kitle var (ben de dahil) ama gelip gelmeyeceği belirsiz.
Boş Koltuk - J.K.Rowling
Pagford kasabasında Barry Fairbrother adındaki bir belediye meclisi üyesi ani bir beyin kanaması ile vefat eder. Birçok kişinin sevdiği ancak birçok kişinin de nefret ettiği bir adam olan Barry'nin ölümü, belediye meclisinde bir koltuğun boşalması anlamına gelmektedir. Boşalan bu koltuk millete dert olur. Koltuk sevdasına kırk yıllık dostların bile arası açılırken, dedikodu kazanları da fena halde kaynamaya başlar.
Harry Potter'ın yazarının, bu seriden sonra yayınladığı ilk kitabında çocuk karakterler yine başı çekiyor. Hiçbiri mükemmel olmayan kitabın çocukları, kasabadaki hırgürü de tetikleyen kişiler. Kitap, her zaman daha fazlasını isteyen, asla bulunduğu konumdan memnun olmayan insanoğlunun, hırsları uğruna nasıl değişebileceğinin de bir özeti gibi... Yazarın isminden dolayı fantastik kurgu bekleyenler ise geri dursun derim. Konu oldukça gerçekçi zira.
Harry Potter'ın yazarının, bu seriden sonra yayınladığı ilk kitabında çocuk karakterler yine başı çekiyor. Hiçbiri mükemmel olmayan kitabın çocukları, kasabadaki hırgürü de tetikleyen kişiler. Kitap, her zaman daha fazlasını isteyen, asla bulunduğu konumdan memnun olmayan insanoğlunun, hırsları uğruna nasıl değişebileceğinin de bir özeti gibi... Yazarın isminden dolayı fantastik kurgu bekleyenler ise geri dursun derim. Konu oldukça gerçekçi zira.
Sineklerin Tanrısı - William Golding
Savaştan çocukları kaçırmakta olan bir uçak, ıssız bir adaya düşer. Uçaktan sağ çıkan çocuklar için bundan sonrası yaşam mücadelesidir. Önceden demokratik bir düzen içerisinde hayatlarına devam etseler de, sonradan yabanileşmeye ve barbarlaşmaya başlarlar. Adadaki güç mücadelesi öyle bir hal almıştır ki, önceleri ailelerini özleyerek ağlayan çocuklar, azılı birer katile dönüşür.
Nobel ödüllü yazar William Golding'in çok ses getiren kitabı. Çocukların açlık ile mücadele neticesinde, nasıl kendi aralarında kutuplaşarak sağduyularını yok ettikleri an be an anlatılmış. Kitabın 1963 ve 1990 yıllarında çekilmiş iki adet de filmi bulunmakta.
Nobel ödüllü yazar William Golding'in çok ses getiren kitabı. Çocukların açlık ile mücadele neticesinde, nasıl kendi aralarında kutuplaşarak sağduyularını yok ettikleri an be an anlatılmış. Kitabın 1963 ve 1990 yıllarında çekilmiş iki adet de filmi bulunmakta.
![]() |
1990 yapımı filmin afişi |
19 Kasım 2014 Çarşamba
Tonari no Kaibutsu-kun
İnek ve soğuk nevale bir kız olan ve arkadaşları
arasında "kuru buz" olarak bilinen Mizutani Shizuku'ya, okulun öğretmeni
tarafından, kavgacı ve sorunlu bir öğrenci olan ancak lütfedip okula
gelmeyen Yoshida Haru'yu okula döndürme görevi verilir. Shizuku, dostlar
alışverişte görsün diye, "lütfen" gidip yarım ağız bir şekilde Haru'ya
okula dönmesi gerektiğini söyler (açıkçası
çok da umrunda değildir).Kavgacı ve dengesiz bir çocuk olan (ayrıca
tuhaf bir biçimde aşırı zekidir ve okula birincilikle girmiştir)
Haru'nun derdi aslında hiç arkadaşı olmamasıdır ki soğuk Shizuku'nun
derdi de budur. İkili arkadaş olurken, bir yandan da birtakım
özelliklerinin de değişmekte olduğunu farkederler (romantikli-komikli).
Oldukça güzel bir shoujo seri olmuş ve bildiğim kadarıyla mangası da devam ediyor. Önümüzdeki aylarda devam sezon animesinin geleceğine kesin gözüyle bakılan, ilk sezonu 13 bölüm ve 1 adet OVA'dan oluşan bir anime.
Free!
Haruka Nanase, sadece serbest stilde yüzen oldukça iyi bir yüzücüdür. Ortaokul döneminden kendisi gibi yüzücü arkadaşları Makoto ve Nagisa ile beraber gittikleri lisede yüzme kulübü olmadığını farkederler ve yüzme kulübünü kurarlar. Takım yarışlarına katılmaları için 4 kişi olmaları gerekmektedir ve aslında atletizm takımında olan Rei'yi de ikna ederek takımı dörde tamamlarlar.
Turnuvalara katılmaya karar verdiklerinde ise bu işin en iyisi Samezuka Akademisi ile karşı karşıya gelmek durumunda kalırlar. Ancak Samezuka'da uzun zamandır görmedikleri birisini görürler. Ortaokul döneminde, takım yarışlarında kazandıkları birincilikten sonra Avustralya'ya giden arkadaşlar Matsuoka Rin, bu kez rakip olarak Japonya'ya geri dönmüştür. Avustralya'da geçirdiği zaman Rin'i hem kişisel anlamda, hem de sportif açıdan oldukça değiştirmiştir. Haruka'yı kıskançlık derecesinde rakip gören Matsuoka Rin, bizimkilerin eskiden tanıdıkları eğlenceli arkadaşları olmaktan çok uzaktır artık.
2 sezondan oluşan Free'nin ilk sezonunda karakterlerin ve özellikle Haruka'nın, eski dostları Rin ile çatışmaları işlenirken, ikinci sezonda ise bu kez rekabete Sousuke adında yeni bir eleman katılıyor. Şahsi fikrim ikinci sezonun, ilk sezona göre daha durağan olduğu yönünde. İlk sezonda serinin fena adamı Rin, ikinci sezonda yola geldiği için böyle geldi bana belki de. İlk sezondaki atara atar gidere gider Rin, ikinci sezonda fazla efendi ve ağırbaşlıydı.
Free herhangi bir mangadan uyarlanmış bir anime değil. Televizyon için özel yapılmış bir seri. İkinci sezonun sonunun da ucu açık bitmesi ile 2015 yazında bir üçüncü sezon gelebilir gibime geliyor. Spor animelerini sevdiğim için, özellikle ilk sezonunu, severek izlediğim bir anime oldu.
Turnuvalara katılmaya karar verdiklerinde ise bu işin en iyisi Samezuka Akademisi ile karşı karşıya gelmek durumunda kalırlar. Ancak Samezuka'da uzun zamandır görmedikleri birisini görürler. Ortaokul döneminde, takım yarışlarında kazandıkları birincilikten sonra Avustralya'ya giden arkadaşlar Matsuoka Rin, bu kez rakip olarak Japonya'ya geri dönmüştür. Avustralya'da geçirdiği zaman Rin'i hem kişisel anlamda, hem de sportif açıdan oldukça değiştirmiştir. Haruka'yı kıskançlık derecesinde rakip gören Matsuoka Rin, bizimkilerin eskiden tanıdıkları eğlenceli arkadaşları olmaktan çok uzaktır artık.
2 sezondan oluşan Free'nin ilk sezonunda karakterlerin ve özellikle Haruka'nın, eski dostları Rin ile çatışmaları işlenirken, ikinci sezonda ise bu kez rekabete Sousuke adında yeni bir eleman katılıyor. Şahsi fikrim ikinci sezonun, ilk sezona göre daha durağan olduğu yönünde. İlk sezonda serinin fena adamı Rin, ikinci sezonda yola geldiği için böyle geldi bana belki de. İlk sezondaki atara atar gidere gider Rin, ikinci sezonda fazla efendi ve ağırbaşlıydı.
![]() |
2. sezonda ortaya çıkan Sousuke |
Free herhangi bir mangadan uyarlanmış bir anime değil. Televizyon için özel yapılmış bir seri. İkinci sezonun sonunun da ucu açık bitmesi ile 2015 yazında bir üçüncü sezon gelebilir gibime geliyor. Spor animelerini sevdiğim için, özellikle ilk sezonunu, severek izlediğim bir anime oldu.
Sunset Park - Paul Auster
Miles 28 yaşında genç bir adamdır ve oldukça da hali vakti yerinde bir ailenin oğludur. Ancak babası ile yaptığı bir kavga neticesinde üniversiteyi bırakarak avare bir yaşam tarzını seçer. Miles'in hayatı 16 yaşında göçmen bir kıza aşık olması ile değişir. Kızın ablası reşit olmayan kardeşini istismar ettiği gerekçesi ile Miles'tan şikayette bulunacağını söylediğinde ise, kahramanımız Florida'dan kaçarak Brooklyn'in Sunset Park bölgesinde, sahipsiz bir binada, kendisi gibi birşeylerden kaçan insanlar ile beraber yaşamaya başlar. Burada ise çalan her kapıdan, sokakta gördüğü her adamdan şüphelenmekte ve sevdiği kızın reşit olmasını bir çeşit inziva hayatı yaşayarak beklemektedir.
Hayatın insana getirdikleri adına oldukça güzel bir roman. Bu romanı bir buçuk sene kadar önce okuyup bitirdim, hala da ara ara hatırlar ve üzerine düşünürüm. Çok istememe rağmen yazarın başka kitabını okumak bir türlü nasip olmasa da, başlangıç olarak Sunset Park romanından oldukça keyif aldığımı söylemek isterim. :)
Hayatın insana getirdikleri adına oldukça güzel bir roman. Bu romanı bir buçuk sene kadar önce okuyup bitirdim, hala da ara ara hatırlar ve üzerine düşünürüm. Çok istememe rağmen yazarın başka kitabını okumak bir türlü nasip olmasa da, başlangıç olarak Sunset Park romanından oldukça keyif aldığımı söylemek isterim. :)
Tılsım - Stephen King
"Senin bir görevin var Gezgin Jack. Yakanı bırakmayacak bir görev, işin doğrusu bu... Keşke öyle olmasaydı..."
Jack ölüm döşeğindeki annesini kurtarmak için Tılsım denilen şeyin peşinde, Diyar adı verilen başka bir dünyaya geçiş yapar. Bu dünya bir çeşit paralel evren gibi bir yerdir ve bu dünyadaki herkesin orada bir ikizi vardır. Ölüm döşeğindeki annesinin ikizi de Diyar'ın kraliçesidir. Jack, tılsıma ulaşabilmek için Diyar topraklarında serüvenden serüvene sürüklenir.
15 yaşındayken, yani 17 sene evvel okuduğum ve hala etkisinden kurtulamadığım nadir kitaplardandır Tılsım. Jack'in Diyar topraklarında, Erol Taş misali et yiyişi bile hala gözlerimin önüne gelir durur. 15 yaşındayken, oldukça kalın olan (691 sayfa) bu kitabı 5 günde falan bitirdiğimi hatırlıyorum. Yazarın, Ejderhanın Gözleri ve "O" adlı kitapları ile beraber, beni en etkileyen kitabıdır Tılsım. Hollywood tarafından bu kadar verimli bir hikayenin bir türlü film olarak karşımıza çıkmamasını da Stephen King'in kıllığına bağlıyorum...
Jack ölüm döşeğindeki annesini kurtarmak için Tılsım denilen şeyin peşinde, Diyar adı verilen başka bir dünyaya geçiş yapar. Bu dünya bir çeşit paralel evren gibi bir yerdir ve bu dünyadaki herkesin orada bir ikizi vardır. Ölüm döşeğindeki annesinin ikizi de Diyar'ın kraliçesidir. Jack, tılsıma ulaşabilmek için Diyar topraklarında serüvenden serüvene sürüklenir.
15 yaşındayken, yani 17 sene evvel okuduğum ve hala etkisinden kurtulamadığım nadir kitaplardandır Tılsım. Jack'in Diyar topraklarında, Erol Taş misali et yiyişi bile hala gözlerimin önüne gelir durur. 15 yaşındayken, oldukça kalın olan (691 sayfa) bu kitabı 5 günde falan bitirdiğimi hatırlıyorum. Yazarın, Ejderhanın Gözleri ve "O" adlı kitapları ile beraber, beni en etkileyen kitabıdır Tılsım. Hollywood tarafından bu kadar verimli bir hikayenin bir türlü film olarak karşımıza çıkmamasını da Stephen King'in kıllığına bağlıyorum...
İtazura na Kiss
Tembeller sınıfının bir neferi olan Kotoko, okulun en çalışkan ve en yakışıklı çocuğu olan İrie'ye aşıktır. Hatta şansını denemek adına İrie'ye bir aşk mektubu bile yazar ama korkunç bir biçimde reddedilir. Bu da yetmezmiş gibi aynı gün babası ile yaşadığı köhne ev 2 (evet bildiğimiz iki) şiddetindeki bir depremde yerle bir olur. Kotoko ve babası azot gibi ortada kalırlar. Kotoko'nun babasının hali vakti yerinde bir dostu, ev işini halledene kadar, onları evlerinde misafir etmeyi teklif eder. Başka çaresi kalmayan Kotokogil adamın evinde misafir olurlar ve eve girdikleri an evin oğlu da onları kapıda karşılar. Bu çocuk Kotoko'nun umutsuz aşkı İrie'den başkası değildir.
Japonya'da oldukça sevilen bir seri olan İtazura na Kiss öyle talep görmüş ki, animesinin dışında, hem Japon hem de Kore versiyonu dizileri çekilmiş. Serim, düğüm ve çözüm olarak giden, adam gibi bir başı ve sonu olan bir anime İtazura na Kiss. Ki birçok romantik anime havada kalan sonları veya yarım kalan hikayeleri ile saç baş yoldurur adama. Seri boyunca ikilinin lise, üniversite ve iş yaşantılarına tanık oluyoruz. Bu yüzden bir solukta bitiyor ve sonu da oldukça tatmin ediyor. En sevdiğim romantik serilerden birisi olan İtazura na Kiss'i şiddetle tavsiye ediyorum.
Dipnot : İtazura na Kiss, Yaramaz Öpücük anlamına geliyor. Aslında hüzünlü de bir tarafı var ki o da şu; serinin mangakası, seri bitmeden bir kaza sonucu ölüyor ve seri yarım kalıyor. Ancak bu kadar tutan bir manganın yarım kalmasına gönlü razı olmayan yayıncılar ve mangakanın karısı elbirliği ile mangayı tamamlıyorlar. Merhum mangakanın karısı, kocasının seriyi nasıl bitirmek istediğini bildiğini ve bu yüzden manganın onun istediği gibi bittiğini bir röportajında belirtiyor ve "böylece eşim rahat uyuyacak" diye de röportajı sonlandırıyor.
Japonya'da oldukça sevilen bir seri olan İtazura na Kiss öyle talep görmüş ki, animesinin dışında, hem Japon hem de Kore versiyonu dizileri çekilmiş. Serim, düğüm ve çözüm olarak giden, adam gibi bir başı ve sonu olan bir anime İtazura na Kiss. Ki birçok romantik anime havada kalan sonları veya yarım kalan hikayeleri ile saç baş yoldurur adama. Seri boyunca ikilinin lise, üniversite ve iş yaşantılarına tanık oluyoruz. Bu yüzden bir solukta bitiyor ve sonu da oldukça tatmin ediyor. En sevdiğim romantik serilerden birisi olan İtazura na Kiss'i şiddetle tavsiye ediyorum.
Dipnot : İtazura na Kiss, Yaramaz Öpücük anlamına geliyor. Aslında hüzünlü de bir tarafı var ki o da şu; serinin mangakası, seri bitmeden bir kaza sonucu ölüyor ve seri yarım kalıyor. Ancak bu kadar tutan bir manganın yarım kalmasına gönlü razı olmayan yayıncılar ve mangakanın karısı elbirliği ile mangayı tamamlıyorlar. Merhum mangakanın karısı, kocasının seriyi nasıl bitirmek istediğini bildiğini ve bu yüzden manganın onun istediği gibi bittiğini bir röportajında belirtiyor ve "böylece eşim rahat uyuyacak" diye de röportajı sonlandırıyor.
Yokyer - Neil Gaiman
Richard Mayhew iyi bir işi, düzenli bir hayatı, havalı bir nişanlısı olan sıradan bir ingiliz gencidir. Bir gece nişanlısı ile yolda yürürken yerde yaralı bir kız bulur. Door adındaki bu kız Yeraltı Londra'sı denilen bir yerden gelmektedir ve başı fena halde beladadır. Kilitli olan herşeyi açma kabiliyeti olan Door'un ailesi katledilmiştir ve peşinde azılı katiller dolaşmaktadır. Door'u kurtardığı için otomatikman kendi başı da belaya giren Richard'ın, Door ile beraber yeraltındaki diğer Londra'ya inmekten başka çaresi kalmamıştır.
Neil Gaiman, bu kitap ile fantastik yeraltı Londra'sının kapılarını bizlere açıyor. Bu açıdan bakıldığında Hiromi Goto'nun Yarım Dünya ve Stephen King'in Tılsım kitabı ile benzeşiyor. Kimsenin bilmediği başka bir boyutta, biraz karanlık, biraz gotik bir dünyada geçen macera Tim Burton filmlerinin havasını yansıtıyor. Fantastik kurgu ve Neil Gaiman seven bir kişi olarak severek okuduğumu belirtmeden geçemem tabii bu durumda. :)
Neil Gaiman, bu kitap ile fantastik yeraltı Londra'sının kapılarını bizlere açıyor. Bu açıdan bakıldığında Hiromi Goto'nun Yarım Dünya ve Stephen King'in Tılsım kitabı ile benzeşiyor. Kimsenin bilmediği başka bir boyutta, biraz karanlık, biraz gotik bir dünyada geçen macera Tim Burton filmlerinin havasını yansıtıyor. Fantastik kurgu ve Neil Gaiman seven bir kişi olarak severek okuduğumu belirtmeden geçemem tabii bu durumda. :)
Ookami Shoujo to Kuro Oiji (Kurt Kız ve Kara Prens)
Kızımız
Erika, yeni başladığı okulda, arkadaşlarına hava olsun diye, çok
mükemmel bir sevgiliye sahip olduğu konusunda işkembe-i kübradan atıp
atıp tutmaktadır. Okul arkadaşları bu sevgilinin bi fotosunu neyini
görmek isterler aksi taktirde Erika'nın yalan söylediğine kanaat
getireceklerdir ( ki öyle zaten ). Erika da sokakta rastgele gördüğü hoş
bir çocuğun fotoğrafını çekip, okuldaki kızlara sevgilisiymiş gibi
gösterir. Velhasıl çocuk aynı okulun en popüler elemanı çıkar. Yalanı
anlaşılmasın diye çocuğa gidip bir müddet sevgiliymiş gibi davranıp
davranamayacaklarını sormak durumunda kalır. Tam bir psikopat olan
popüler çocuk Sata Kyouya, kendisinin köpeği olması şartı ile kızın
isteğini kabul eder. Bundan sonrası ise hep itliktir hep
hergeleliktir...:)
2014 Sonbahar dönemi animelerinden olan seri 12 bölüm olarak tasarlanmış. Mangası halen devam ettiği için muhtemelen devam sezonu da gelecek deniyor. Sata Kyouya karakteri birçok romantik komedi seride olduğu gibi ağır tsundere. Yaptıkları anlaşma gereği kızcağıza etmediğini koymadığı gibi, yeri geldiğinde de aslan kesilerek kızı koruyor. Kız da lafını esirgemeyen, yavaş yavaş aşık olmaya başladığı erkeğe zaman zaman da postayı koyan birisi. Eğlenceli bir anime olmuş, severek izliyorum. :)
Dipnot : Tsundere, japon kültüründe, dışarıya karşı sert bir tutum sergilemesine rağmen, iç dünyasında iyi niyetli ve samimi kişilere yakıştırılan bir sıfattır. Yani sert görünümlerinin altında pamuk gibi bir kalpleri vardır ama oraya ulaşabilene tabii. ;)
![]() |
bak bak köpekli pankart yaptırmış :p |
2014 Sonbahar dönemi animelerinden olan seri 12 bölüm olarak tasarlanmış. Mangası halen devam ettiği için muhtemelen devam sezonu da gelecek deniyor. Sata Kyouya karakteri birçok romantik komedi seride olduğu gibi ağır tsundere. Yaptıkları anlaşma gereği kızcağıza etmediğini koymadığı gibi, yeri geldiğinde de aslan kesilerek kızı koruyor. Kız da lafını esirgemeyen, yavaş yavaş aşık olmaya başladığı erkeğe zaman zaman da postayı koyan birisi. Eğlenceli bir anime olmuş, severek izliyorum. :)
Dipnot : Tsundere, japon kültüründe, dışarıya karşı sert bir tutum sergilemesine rağmen, iç dünyasında iyi niyetli ve samimi kişilere yakıştırılan bir sıfattır. Yani sert görünümlerinin altında pamuk gibi bir kalpleri vardır ama oraya ulaşabilene tabii. ;)
Mart Menekşeleri - Sarah Jio
Emily Wilson ünlü bir yazardır ve kocasının kendisini aldatması ile yıkılır ve kafayı dağıtmak için Bainbridge Adası'nda yaşayan yengesi Bee'nin yanına gider. Burada bulduğu eski bir günlük belki de eski bir sırrı aydınlatacaktır...
Yazarın dili oldukça sade olduğu için kitap bir solukta okunuyor. Geçmişe ve günümüze geçişler yaparak oldukça güzel anlatımlı, biraz romantik biraz da polisiye bir roman olmuş. Alıp başımı bir adada inzivaya çekilme hissiyatı da yaratmadı değil. :) Bu kitabı sevdiğim için yazarın diğer kitaplarını da almıştım. Onlar hakkında da ayrıca yorum yazarım.
Yazarın dili oldukça sade olduğu için kitap bir solukta okunuyor. Geçmişe ve günümüze geçişler yaparak oldukça güzel anlatımlı, biraz romantik biraz da polisiye bir roman olmuş. Alıp başımı bir adada inzivaya çekilme hissiyatı da yaratmadı değil. :) Bu kitabı sevdiğim için yazarın diğer kitaplarını da almıştım. Onlar hakkında da ayrıca yorum yazarım.
Girizgah
Selamlar :))
Herkes iyi kötü bi blog açıyor, ee ben de dedim ki neyim eksik? En sevdiğim iki konu hakkında bişeyler yazayım, hem belki birilerini bilgilendiririm, hem eğlenirim, hem de kendim için bi kayıt oluştururum dedim. Acemi başlıyorum ama umarım verimli bir şeyler ortaya çıkarıcam artık...
Ne diyeyim : Keyifli okumalar :)
Herkes iyi kötü bi blog açıyor, ee ben de dedim ki neyim eksik? En sevdiğim iki konu hakkında bişeyler yazayım, hem belki birilerini bilgilendiririm, hem eğlenirim, hem de kendim için bi kayıt oluştururum dedim. Acemi başlıyorum ama umarım verimli bir şeyler ortaya çıkarıcam artık...
Ne diyeyim : Keyifli okumalar :)
Kuroko no Basket
İnsan bazı serilerin müptelası oluyor gerçekten. Cidden sevdiğim birkaç seri var ve bunlardan biri de Kuroko no Basket serisi. 2015 ocak ayında 3. sezonu gelecek olan serinin ilk 2 sezonunu nefessiz izledim diyebilirim. Hatta birkaç kez bitirdiğim bir anime oldu Kuroko no Basket (bir diğeri de Bleach'dir).
Hikaye Kuroko Tetsuya adlı ufak tefek, şirin, bir o kadar da ciddi oğlumuzun etrafında dönüyor. Kuroko aslında silik de bir tip. Çevresi tarafından farkedilmiyor bile. Hani çoğumuzun okulunda da öyle tipler vardır, olmuştur. Mezun olduktan seneler sonra bir dost meclisinde adı geçer de hayal meyal hatırlarsınız. " Sahi ya gerçekten de bizim sınıfta Keramettin diye bi çocuk vardı " dersiniz ama Keramettin'in tipi bile fludur hafızanızda. Kuroko biraz böyle bir eleman. Yalnız onun bir özlelliği var ki, aslında kendisi Teiko Ortaokulu Basketbol Takımı'nın, malum çevreler tarafından Kiseki no Sedai (mucize nesil) olarak bilinen ve hiç yenilgisi bulunmayan, cidden efsane bir ekibin oyuncusu.
Kuroko ortaokuldan mezun olur ve Seirin adında henüz 1 yıl önce kurulmuş bir okula kaydolur. Okuldaki basketbol kulübüne de kaydını yaptırır. Ancak çelimsiz bir çocuk olan Kuroko'nun fiziki görünüşü, basket takımı ve takımın koçu tarafından az biraz hor görülür. Kimse onun efsanevi Teiko oyuncusu olduğuna inanmak istemez. Ta ki ilk antrenman maçına kadar...
Kuroko, Teiko'nun ünlü gölge oyuncusudur. Basket atamasa da muazzam paslar atar, hayalet gibi sahada gezindiği için de rakip oyuncular tarafından göz ardı edilir veya hiç önemsenmez. Bu onun dezavantajı değil avantajıdır. Ancak gölgeliğinin hakkını verebilmesi için de kuvvetli bir ışığa ihtiyacı vardır ki bu da Kagami Taiga adlı iri arkadaştan başkası değildir. Sonrasında olaylar gelişir...
Öte yandan animenin bir de Kiseki no Sedai kısmı var. Eski Teiko oyuncuları ve mucize nesili ne yapmaktadırlar? Kuroko'nun eski takım arkadaşları Kise Ryouta, Midorima Shintarou, Aomine Daiki, Murasakibara Atsushi ve Akashi Seijuuro, özellikle basketbol dalında isim yapmış farklı farklı okullara kaydolarak birbirlerine rakip olma yolunu seçerler. Seirin Lisesi ise bu durumda "siz hepiniz ben tek" diyerek Kuroko'lu kadrosu ile mevzuya giriş yapar.
Animede maçlar oldukça keyifli, arkadaşlıklar çok güzel, Kuroko'nun geçmişine bi bağlılığı -özellikle bir kişiye- var ve ara ara bu da veriliyor, duygulandırıyor. Eh biraz olaya fantazma da katılmış her animede az biraz olduğu gibi :) Japonya'da özellikle kızlar arasında epey popüler bi anime olduğunu söyledi japon bir arkadaş. Ne diyeyim ben de aşırı derecede seviyorum ve her karakter evladım gibi oldu. Spoiler yapmamak adına yazımı burada bitiriyorum ve izlemeyenlere tavsiye ediyorum.
Dipnot : Karakterlerin isimleri saçlarının rengi ile bağlantılı. Örnek : Midorima'nın adı japonca midori (yeşil) kelimesinden geliyor. Akashi japonca aka (kırmızı) vb.
Hikaye Kuroko Tetsuya adlı ufak tefek, şirin, bir o kadar da ciddi oğlumuzun etrafında dönüyor. Kuroko aslında silik de bir tip. Çevresi tarafından farkedilmiyor bile. Hani çoğumuzun okulunda da öyle tipler vardır, olmuştur. Mezun olduktan seneler sonra bir dost meclisinde adı geçer de hayal meyal hatırlarsınız. " Sahi ya gerçekten de bizim sınıfta Keramettin diye bi çocuk vardı " dersiniz ama Keramettin'in tipi bile fludur hafızanızda. Kuroko biraz böyle bir eleman. Yalnız onun bir özlelliği var ki, aslında kendisi Teiko Ortaokulu Basketbol Takımı'nın, malum çevreler tarafından Kiseki no Sedai (mucize nesil) olarak bilinen ve hiç yenilgisi bulunmayan, cidden efsane bir ekibin oyuncusu.
![]() |
Kurokocuk :) |
Kuroko ortaokuldan mezun olur ve Seirin adında henüz 1 yıl önce kurulmuş bir okula kaydolur. Okuldaki basketbol kulübüne de kaydını yaptırır. Ancak çelimsiz bir çocuk olan Kuroko'nun fiziki görünüşü, basket takımı ve takımın koçu tarafından az biraz hor görülür. Kimse onun efsanevi Teiko oyuncusu olduğuna inanmak istemez. Ta ki ilk antrenman maçına kadar...
Kuroko, Teiko'nun ünlü gölge oyuncusudur. Basket atamasa da muazzam paslar atar, hayalet gibi sahada gezindiği için de rakip oyuncular tarafından göz ardı edilir veya hiç önemsenmez. Bu onun dezavantajı değil avantajıdır. Ancak gölgeliğinin hakkını verebilmesi için de kuvvetli bir ışığa ihtiyacı vardır ki bu da Kagami Taiga adlı iri arkadaştan başkası değildir. Sonrasında olaylar gelişir...
![]() |
Seirin Takımı |
Öte yandan animenin bir de Kiseki no Sedai kısmı var. Eski Teiko oyuncuları ve mucize nesili ne yapmaktadırlar? Kuroko'nun eski takım arkadaşları Kise Ryouta, Midorima Shintarou, Aomine Daiki, Murasakibara Atsushi ve Akashi Seijuuro, özellikle basketbol dalında isim yapmış farklı farklı okullara kaydolarak birbirlerine rakip olma yolunu seçerler. Seirin Lisesi ise bu durumda "siz hepiniz ben tek" diyerek Kuroko'lu kadrosu ile mevzuya giriş yapar.
![]() |
Teiko Takımı. Nam-ı diğer Kiseki no Sedai |
Animede maçlar oldukça keyifli, arkadaşlıklar çok güzel, Kuroko'nun geçmişine bi bağlılığı -özellikle bir kişiye- var ve ara ara bu da veriliyor, duygulandırıyor. Eh biraz olaya fantazma da katılmış her animede az biraz olduğu gibi :) Japonya'da özellikle kızlar arasında epey popüler bi anime olduğunu söyledi japon bir arkadaş. Ne diyeyim ben de aşırı derecede seviyorum ve her karakter evladım gibi oldu. Spoiler yapmamak adına yazımı burada bitiriyorum ve izlemeyenlere tavsiye ediyorum.
Dipnot : Karakterlerin isimleri saçlarının rengi ile bağlantılı. Örnek : Midorima'nın adı japonca midori (yeşil) kelimesinden geliyor. Akashi japonca aka (kırmızı) vb.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)